YANGIN YANGIN

Yorum bırakın

 
 
 
 
 
Okunan bir ilahinin notalarına kurulmuş ey kutsal mabed.
Bükülmüş dudaklar ardına saklanmış çocuklar var şimdi.
Yetim Elif’ ler, öksüz be’ ler…
Ve,
Gerçekleşmemiş adaklar var şimdi.
Ağlamaklıyım,
Tüm hücrelerim pul pul dökülmekte,
Bir yanım yıkık bir yanımsa savaşlar vermekte.
Gözyaşlarım Kıyam’ da,
Çok ötelerde Çeçenya’ da Rüku’ da,
Ve…
Toprağa dökülürken dua dua,
Hicran yüklü bir yürekle Secde’ de
Ey! yar…
 
 
 
Uçsuz topraklarda saltanatını sürüyor yokluğun,
Ve,
Yoksulluğum düşlerine aç.
Çok çileler çektim,
Felekler döndü her köşe başında,
Ve gözlerini kapatmaya çalışırken tabiat,
Yoğruldum, son nefesimde yoruldum…
 
Her dua doğumunda taze zikirlere ismini verdim.
Büyüdü zikirlerim, kendime sen dedim.
Yakup’ un ciğeri nasıl parça parçaysa Yusuf’ a,
Ben sana Eyüp’ ce yıkıldım.
Ve doldurdum bu şehri gözümün sana bakan feriyle
Yangın yangın…
 
 
            Önder ÖZTÜRK
            22 / 09 / 2010
           03 : 00
 
      
 
 

Sen unuttun yar

Yorum bırakın

Acıklı satırların yıkılanı bendim,

Satıraralarına savruşturduğum goncalarım ise sen.

Ben sana umut dedim,

Sen unuttun yar.

 

Yüzyıllar öncesinin direniş türküsü…!

Varoluşumun sebebi…!

Ülküm…!

Ben mutluluğun adına sen dedim, sen…!

Sen unuttun yar.

 

Şİmdi ben,

Kapkara ülkelerin sağanak yağmurlarıyım.

-ki

O yağmurlar senin terin.

Ben açlığın hüküm sürdüğü toprakların

Hayal sonrası mutluluğuyum.

O mutluluk senin gözlerin.

Senin gözlerinde gördüğüm mucize…

 

Şimdi saçlarının gözlerime değen teliyle, en ihtiras dolu zamanları yaşıyor şehrim. Sendeleniyor sana vadettiğim hayalin. Geceye kurduğum mabedimin duvarları, acıtıyor vücudumun her hücresini. Ölüm kol geziyor, hilale falın düşüyor, gözyaşlarım kan içiyor. Damarlarımda tarifsiz sancı ve dişlerimle dudaklarımı bilemekteyim, seni öpen dudaklarımı, of hala hislerimdesin. Ölüyorum, satırlarım intihar öncesinde. Son kez baktığım vatanımda, tüm yıldızlar sen diye kayıyor, yok olmaktayım yar. Duymuyormusun…! Hala bir umudum var ölüme düşerken, ölümü inşaa ederken saniyelere, hala bir umudum var yar. Hala bir umudum var.

 

Ben hep bir bebek saatindeydim ve kapımı çalmana gıdı vardı. Ulaşılmaz dediğimiz anlara beraber yelken açardık. Ve firari gönlümüzün dairelerine, en unutulmaz sahneleri bırakırdık. Emanetin çok ağır geldi yar. Ben sana bebeğim dedim, sen unuttun yar. Kapımın eşiğinde ölüm kokuyor. Sen o kokuyu bilirmisin, şimdi ben öyle kokuyorum. Gel solu beni sonra ölümüm senin elinden olsun. Boşluklardan düşmekteyim, hücrelerim tek tek terketmekte beni, heryerim uyuştu. Ölüyorum yar. Gözlerin bağdaş kuruyor korkuluklara, ben o korkuluklardan düşüyorum. Parçalanacak tüm vücudum ama hala bir umudum var. Gel tut elimden yar…! Ben gözlerine vatanım dedim ve gözlerin dalgalandı vatanımda, gözlerin ülkümdü, en sıcak diyarlardan en soğuk diyarlara kadar. Sen unuttun yar ama hala bir umudum var…!

Çok uzaklardayım, yedi tepesinde seni yaşattığım diyarlardayım. Bir yanım Üsküdar bir yanım Çamlıca. Hergün diğer günden beter. Ölüm dudaklarımı yoklamakta, dudaklarını yolmakta ölüm. Ah çıldırmanın direncindeyim. Ruhum sökülmekte ey yar ve hala bir umudum var. Gel ey yar ruhumu secde ettireyim sana. Göm beni göğsüne, omuzlarından at beni istersen ama gel ey yar çünkü hala bir umudum var. Hala bir umudun var…! Umudun var…!

Senin olmadığın bir anın düşüncesi bile en büyük çarpışmalara bir sebep idi. Senin olmadığın bir anın düşüncesi bile bir kırımın habercisiydi. Şimdi ismini haykırıyorum dünyaya. Ve Türkistan’ da kadınlar bana ağlıyor. Varlığını kusuyorum geceye, en sığ yerleri bile hala alınla dolduruyorsun. Dualarımın hep sen kokan besmelesi, gözlerim hala yanaklarında Eylül gibimi ve sözlerim hala avuclarında sımsıkımı… Seni çok özledim. Ölüm ruhumu mahşere götürürken bile, seni çok özledim duam…!

Elveda dedim sana.

Derken bile içi içine sığmayacak çocuk gibiyim.

Elveda dedim sana.

Umut dolu bir elveda

Ey benim en güzel elvedam.

 

Buralarda olmamalıydık, rengarenk kilometrelerin resimlerinde bir çift aşık olmalıydık. Yaralı caddelerin şarapnel parçaları bulmamalıydı bizi. Ölümü öldürmeliydik sevgimizle. Avuç içlerimizde sakladığımız senleri bağışlamalıydık çocuklara ve çocukca hayallerin biriktiği bilyelerini almalıydık. Sonra birbirimizi çizmeliydik gözlerimize. Ve bir beden olmalıydık hiç bitmez zamanlarda. Ama unuttun yar ve gözlerimin son yaşıyla cesedim yıkanmakta Musallaya yatırılan bir sevdanın selasını bari sen oku Bayramlık elbiselerini giyde oku yar çünkü hala bir umudum var. Musallada gecen bir ömrün sana aşık resimlerini kazıdım hücrelerine. Beni bu kadar kolay unutamazsın. Ben sana ömrüm dedin ama sen unuttun yar ama olsun bir umudun son dakikalarındayım.  Bekliyorum kabir öncesi. Hissiz kollarımın seni saracağı bir anı bekliyorum Gel bana can ver.

 

Ben seni sabah mahmurluğunda sevdim. Ben seni teneffüs anlarda sevdim. Ben seni öğle saatlerinde sevdim. Aç karnına tokluğum diyerek sevdim. Elma şekeri esişlerde savrulurken çocukluğum, gasp edildi suskunluğum. Ben seni haykırırcasına sevdim. Şimdi kabirde dar gelir bana. Ben bir ” E ” harfiyim. Bilmediğim sokağının, kapı eşiğine iliştirdiğim sevdanım yani. Koca bir ayrılık ve sonrasında vuslatınla sevişmek gibi anlayacağın. Bundan sonra hicaz makamlarda geçireceğin bir ömürüm yani. Gecenin karanlığına sürülmüş gözüm. Sende unut beni. Sende unut…

 

 

                      Önder ÖZTÜRK

                      17 / 09 / 2010

                      02 : 17

ARTIK GÖZLERİM EYLÜL BAKAR

Yorum bırakın

 
 
Yakarış dolu bir feryat,       
Dua olup sarıldı gökyüzüne.       
Gör laneti ayaklarına serdiğim kahrımın bekçisi.       
Yüreğimden bir karanlık soluk geçti.       
Yirmi dokuz harf,       
Yirmi dokuz sevdalaşmış destan bıraktı.
Artık gözlerim Eylül bakar
Bana merhamet etme ne olur
 
 
       Önder ÖZTÜRK
       02 / 09 / 2010
     03:30
 
 
 

KIYAM’ DA BEKLER CESEDİM

Yorum bırakın

Çatı katlarını mesken ettiğim bu şehrin, soluğunla ıslanmış havasını teneffüs ediyorum.

Dışarıda yağmur var, dışarıda rakseden damlalar var, hasret var, hicran var, vuslat var… Düşen bir tınının tanım vurgunu karşılığı var. Ah.. İstanbul sende yağ, dışarıda dökülen Üsküdarın var, Çekmeköy’ e uzayan ahların var. Başak başak, dane dane düşen azık var. Şafak sökermi bilmem. Erciyes’ den Çamlıca’ ya bir nota kıvrımında sefer var. Kiralık odalardan sana bakan bir çift göz var. Ey yar, miracım sen oldun. Kıyam da bekler cesedim.

Masmavi bir anın eşiğine sıkıştırdığım dudaklarım kanamalı ve seni söylüyorum ağır yaralı.

Eteklerine rüzgarlar yapışıyor. Yıllar öncesinden feryatlar dolduruyor bu şehri ve bir soykırım deşiyor yeryüzünü, sen benim hücrelerimi deşiyorsun. Avuçlarıma doldurduğum toprağa gömüyorsun her zerremi. Namazamı duruyorsun yoksa tabutumumu yükleniyorsun… En ağır bakışlarının altında eziliyorum, dudaklarım kanamalı, dudaklarım uçuklamış ve hala dudaklarım dudaklarına suskun…

Aylardan Temmuz ve şimdi ikindinin ezanı okunuyor minarelerden…

Seni sevmekte varmış kaderde, kederde varmış bu yüreğe saplanacak. Müsade et de yüreğine vurayım ellerimi, teyemmümü tadsın dirseklerim, kamet bitmeden ey yar,  alnımı vurayım bağrına sonra kıyamda da bekler cesedim

                                                                                                                                                      Önder ÖZTÜRK
                 09 / 07 / 2010
                17 : 19

MAYIS GELİR

Yorum bırakın


Mayıs gelir, kudurur sular,

Hazan eksik olmaz göğümden,


Sıksan bol gelir yular,


Ah Türkistan, bak ağlar Kerkük…!


Nerde yeni Oğuzlar, kapkara yer gök…!



                                    Önder ÖZTÜRK
                                     09 / 05 / 2010
                                    12:00

UZATACAĞIN BİR ELİN DOĞUMUNDAYIM

1 Yorum

Doğumumdan ihtiyarlığıma giden yolda, senin gölgende sakladığın azraili, görmedi ömrümün hiç bir deminde.

 

Hücrelerime düşen hayat parçası..! Ömrümün adandığı büyük mucize..! Cennetin suyuyla yıkanmış mis kokulu sevda..! Nefeslerimde kalbime düşen heyecan..!

Aylardan Nisan ve bir avuç dua filizlenmekte… Aklımın sürgüne gönderdiğim senli köşelerine esir düştüm yine. Mürekkeplerini saldığında gökyüzü, penceremde resmin belirdi. Akşam olmaya yakın şu vakitlerde, rüzgar ilmiğiyle asıldım tavana. Aşım diye doldurduğum tasım bana serabını yaşattı, içtiğim su dilimde kaynadı. Seni düşünmenin ululuğu tüm kutsiyetini doldurdu odama. Ey bana cennetin kapısını açan yar, ismine dolanıyor ve seni özlemenin ibadetini yapıyorum. Seni anlatan ilahiler eşliğinde cenneti görüyorum ve çekiyorum varlığını derin derin. Ey benim düşünde huzura kavuştuğum, sana koşuyorum düşe kalka, bir deryanın içindeyim soluksuz ve katıksız sevdana amedeyim.

 

Yaşam belirtilerini kayıp etmiş bir vücudun, sende tekrar hayat bulduğu zamanın, geçerliliğini kayıp ettiği bir aşkın bayraktarıyım. Farklı şehirlerin, başka sevdalarının ağına düşmüş, ayrı kurbanlarıyız ey yar. Ben sıyrıldım ve en yalın halimle sana bakmaktayım. Kurduğum cümleler dua öncesi gözlerde yaş, ettiğim dualar ise toprakta filizlenmiş çiçekler. Kokusunu soluyor tüm insanlık ve ayyuka tırmandığında sevdan, paramparça oluyor tüm bedenler ve sana kurban verdiğim ben.

 

Uzatacağım bir elin doğumundayım. Dünyaya merhaba diyecek bir bebeğin gıdısındayım. Kundağım senin bir merhaba demenle saracak tüm bedenimi, kefenim olma..! Üşüyen ürkek yanımı cesaretlendir. Şefkatine al beni. Bir kare fotoğrafın içinde minik bir tebessümü çok görme. Kaç bayramın hazanını yaşamış bu can, gel bu seferede bir bayramı sen hediye et, gelişin vuslatım, vuslatım ise bayramım olsun. Gözlerim aşina olsun gayrı, aşina olsun sokağım, kapımın eşiği, odamın soğuğu, sılam, nazım…. Uzatacağın bir elin doğumundayım. Gel bir defa, sonra unuttur sevginle kendini bana, razıyım..!

 

Aylardan Nisan ya sevgili, bak bugünde bitiyor, gün pazar’ a gebe şimdiden. Pazartesimi sen şenlendir, düşlemenin ağır sancılarından kurtar beni. Heybemi boşalttım, sende boşalt heybeni, sevdamı sevdana secde ettireyim ey yar…! Nisa koksun ellerim, nur dolsun avuçlarım, gözyaşları içinde tavafına durayım, ya da sen dur, ben geleyim, hicretim…!

 

Benim gözlerimle bak dünyaya, kendini göreceksin ey yar ve sende benim gibi dualar edeceksin kendine. Bir fırsatın eksikliğini yaşatma bana ve gel gözlerimizi beraber kapatalım dünyaya, sonra dinle beni dillerim ne söyler. İsmini ey yar ve isminle beraber anılmak için bekleşen dular. Şöyle bir baksan uzaklara heryerde ismin yazıyor, toprak ismine sırılsıklam… Sana bestelenen şarkılar tüm coğrafyada aksediyor ve şimdi yağmaya başlıyorsun. Ey benim dilden başlayıp tüm aleme düşen duam. Seni seviyorum bir yağış öncesi… Seni sevyorum bir yakarış öncesi… Seni seviyorum..!

                      

 

                      ÖNDER ÖZTÜRK 

                     24 NİSAN 2010

                  CUMARTESİ

                16:04

NEFESİMİ BAĞIŞLIYORUM SANA

Yorum bırakın




Nefesimi bağışlıyorum sana, bir
ömür boyu soluğunu kurutsun…!


Hayat patlarken acılarıyla
üstüme, bir sığınmacının bile rüyasına nasıl hasret kaldım
anlıyabilirmisin vefasız… Serhad boylarını aşan serzenişlerimin adına
yasak konmuş duy… Adım ise dudaklarda yasak artık. Oysa nasılda
şımarırdım ismimi her andığında, bir kedinin kış tüyleri gibi…
Kadıköyü mesken tuttum, karış karış gezdim tüm caddelerini ve hala
beklemekteyim… Başım şimdi dumanlı, marmarayı kuma aldım ve alev alev
acılarımın bulaştığı yerler.


Kural ihlallerim var benim,
rollerini bozdum hayatın. Sultanbeyli’ den uzayan ahlarım var benim.
Yazık değilmi söyle. Kalyonları tanımadım daha ben ama gönlümün
bozkırları sırılsıklam. Söyle yazık değilmi ? Ben senin yalnızlığını
sevmiştim şimdi ise senmi sevdin yalnızlığımı. Hükümmü verdin söyle.
Söyle…! Sınırlarda bir mavzer gibi patlayayım. Söyle…! Şişli’ de şakağımdan kanayayım…!


Nefesimi bağışlıyorum sana,
iliklerine kadar soluğunu kurutsun…!


                  Önder ÖZTÜRK

                  10/ 04 / 2010

                  CUMARTESİ

HAYALİNİN TAVAFINI YAPIYORUM

Yorum bırakın




Artık her gece hayalinin tavafını yapıyorum.
Ve susmalarım gitgide büyüyor.
Meryemin orucuna saklanıyorum.
Boğuluyor isyankar bir cümle,
Ve ;
Kekeme anlarım cümleler türetiyor.
Töre böyle emretmiş
Senli şiirlerin katili oluyorum.


Haydi bana hayatını soy.
Nefesini merhem et.
Dudaklarınla tekrar sar bedenimi,
Şah damarı kanıyor senli kesitlerin,
Haydi kanat yaralarımı.



 


                            Önder ÖZTÜRK
                            06 / 04 / 2010
                            19:00

DÜŞLERİM SECDEYE VARIYOR

3 Yorum

 
 
 
 
Ayrı şehirlerde geç kalmanın sabahına,
Kaçıncı uyanışımız ey yar..!
Artık vakti gelmedi mi ? 
Masmavi gökler mis kokuları üzerine sindirmiş,
Rengarenk uçurtmalarımızı bekliyor.
Bir bayram havasına girmişken bu şehir,
Gözümde büyüttüğüm yaşlar, dualar ediyor namaz öncesi.
Rükuya eğilmeden bedenler,
Hücrelerime sinen düşlerim secdeye varıyor..!
 
 
 
Bir yol var, gözyaşında ruhumu meshettiğim..!
Her sokağı sana çıkıyor.
Bir yol var, gözyaşında sırılsıklam yandığım..!
O sokaklarda ben vuruluyorum.
 
 
 
Şimdi ben
bir başka iklimin sevdasını yaşıyorum.
Bdı sen,
Cismi sen,
Ruhu sen olan.
Geç kalmadık mı ey yar..!
Herhangi bir sabaha merhaba demeye.
Bak.
Sabahın selasına kuşlar bile uyanıyor.
Herkes başını secdeye koyarken
Gözlerim sulanıyor.
Ve,
Ben sana duruyorum !
 
 
 
Bir yol var, hücrelerime sinen düş !
Güneşin bile buz gibi,
Bir yol var, delirmenin öteki adı !
Ben çok üşüyorum.
 
 
 
            Önder ÖZTÜRK
           29 / 03 / 2010
          04 :35
            İSTANBUL
 
 
 
 
 
 
 

ADI SILA ADI NAZ

1 Yorum

 
 
Rüyalarımda düşerdim hep,
Hep dizim kanar sanırdım.
Sonra yalınayak haylaz çocukluğum,
Türetti cümleleri, 
Siyah önlük beyaz yaka…
 
Sonra düşlerine düştüm.
Yüreğim ağır kanamalı,
Gözlerine sürgün yedim. 
Ve de cemalinde vurgun.
Alfabeyi tekrar öğrettin iki kelimeyle…
 
Gözlerimin en serin yerlerinden,
Sundum seni avuçlarıma,
Avuçlarımdan sızdın,
Gecenin en koyu zamanında.
Adı sıla adı naz…
 
            Önder ÖZTÜRK
            18 / 03 / 2010
           05 : 30

Older Entries